
EVLİLİK MESELELERİ
Doç. Dr. Şafak Nakajima
Yaşamda çok az ilişki, evlilik kadar zordur.
Çünkü evlilik, ortak bir tarihe hatta bazen ortak kültüre sahip olmayan farklı karakterde iki insanın, ortak bir yaşam, gelenek ve gelecek inşa etmesi demektir.
Evlilik –günümüzde çoğumuz için geçerli olduğu üzere-, kendi seçimimizle aldığımız bir yetişkin kararıdır.
İdeal evlilikte kural koyan ve denetleyen bir üst güç ya da hiyerarşi yoktur; en yakınların bile evlilik alanına müdahalesine izin verilmez.
Taraflar eşittir.
Bu da, ailede ebeveynlerimizle, okulda öğretmenlerimizle ve iş yerinde yöneticilerimizle kurmaya alışık olduğumuz türden, sorunlarımızın sorumluluğunu üstlenip çözecek bir üst aklın yokluğu demektir.
Sorumluluk tümüyle bizim sırtımızdadır.
Uyku saatlerinden akşam ne yeneceğine, kimi kez çok sınırlı bir bütçenin nasıl planlanacağından çocukların ne şekilde yetiştirileceğine kadar sayısız sorunun içinde kaybolmadan yol almak, herkülvari bir güç ve kararlılık gerektirir.
Üstelik çoğu insan için evlilik, hiç ummadığı sürprizlerle doludur.
Evlendikten sonra yalnızca karşısındaki hakkında değil, kendisiyle ilgili de bilmediği veya muhtemelen bilmek istemediği pek çok şeyi fark etmek, öğrenmek zorunda kalır.
Bu da giderek romantik ve büyülü olmaktan oldukça uzak bir gerçekliğe uyanmak, engebeli, virajlı bir yola koyulmak demektir.
Tüm bunlar, kişinin karşısındaki kişiyle uyum kurmak için çok olgun, anlayışlı ve esnek olmasını gerektirir.
Taraflar olgun değilse ve olması gereken anlayış ve uyumu yakalayamazsa zamanla, Washington Üniversitesinden araştırıcı Dr. John M. Dr. Gottman’ın “Mahşerin Dört Atlısı” adını verdiği davranışları geliştirirler:
• Yıkıcı Eleştiri
• Aşağılama
• Sürekli Savunma Halinde Olma
• Duvar Örme
John Gottman'a göre, sorunların% 69 unda sorunlar kişilik uyumsuzluk ve bozukluklarından kaynaklanır.
Bu kişiler, kendilerini ve karşılarındakini tanımak ve farklı bakış açılarını anlamaya çalışmak yerine, pozisyonlarını haklı çıkarmak için çabalamayı sürdürür, ilişkiyi sabote ederler.
Michigan Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırma, mutsuz bir evliliğin hastalanma olasılığınızı yaklaşık% 35 artırabileceğini ve yaşam sürenizi ise ortalama 4-8 yıl kısaltabileceğini bildiriyor.
Bu durum ağırlıklı olarak, strese bağlı artan adrenalin ve kortizolün yol açtığı yüksek tansiyon, kalp hastalığı, bağışıklık sisteminin bozulması, anksiyete ve depresyon gibi sağlık sorunlarından kaynaklanır.
Mutsuz bir evliliğin çocukların zihinsel ve bedensel gelişimleri üzerindeki yıkıcı etkilerini, “İlişkilerin Karanlık Kuyuları” kitabımda çok detaylı işledim. Bu etkiler arasında zekâ ve gelişim geriliği, odaklanma ve öğrenme zorluğunun yanı sıra, saldırganlık ve yetişkinlikte nitelikli ilişki kurma güçlüğü gibi diğer uzun vadeli yansımalar da var.
Araştırmalara göre, insanlar ilişkilerde beş farklı çatışma çözme biçimi kullanma eğilimindeler:
• İşbirliği: Taraflar birbirlerinin ihtiyaç ve isteklerini dikkate alıp herkesin memnun kalması için bir kazan-kazan çözümü bulurlar.
• Kaçınma: Bu tarzda kişi, sorunları görmezden gelerek, karşısındakini reddederek veya bir şekilde ondan kaçınarak çatışmayı azaltmayı amaçlar.
• Uzlaşma: İstek ve ihtiyaçların bazılarından feragat edilip orta yolu bulmaya çalışarak çözüm üzerinde uzlaşılır.
• Uyum Sağlama: Bir taraf, karşı tarafın ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarının önüne koyar.
• Rekabet: Taraflardan biri ya da her ikisi de uzlaşmayı reddedip karşısındakinin bakış açısına veya isteklerine direnir ve geri adım atmaz.
Çalışmalar, mutsuz çiftlerin en sık başvurduğu çatışma çözme biçiminin, kaçınmacı tarz olduğu gösteriyor.
İşbirliği kuran ya da kurmayı öğrenen ailelerde ise, yukarıda vurguladığım sağlık sorunları ve çocukların gelişimsel problemlerine çok daha az rastlanıyor veya var olan sorunlar düzelme eğilimi gösteriyor.
Evlilik ya da ilişkinize odaklanın!
Hangi yıkıcı davranışlar içindesiniz?
Problem çözmede hangi biçimi kullanıyorsunuz?