
MUTLULUK VE ANLAMLI BİR YAŞAM ARASINDAKİ FARK
Doç. Dr. Şafak Nakajima
Hayatımın bir anlamı var mı? Mutlu muyum?
Hastalarımın yaşam öykülerini alırken, onların bu sorulara yanıtlarını da yoklarım.
Zira sağlığımız, yaşam algımızla çok yakından ilgilidir.
Mutluluk anın tadını çıkarmak, anlam ise kendimizi geleceğe adamaktır.
Mutluluk almakla, anlamlılık vermekle ilgilidir.
İkincisi bize daha derin bir tatmin duygusu, canlı bir bilinç hali kazandırır.
Anlamlı bir yaşam, yalnızca mutlu bir yaşamdan daha tatmin edicidir.
İyi bir yaşam için, her ikisine de ihtiyacımız vardır.
Yani gerçekten yapmak istediğiniz şeyi yapma hissi, aynı zamanda daha derin bir memnuniyet duygusu…
Bunu gerçekleştirebilmemiz, Sokrates’in dediği gibi kendimizi bilmemizle mümkündür.
Ancak kendimizi tanıdıktan sonra gerçekten kendimiz olabilir, hayattan ne istediğimizi, hayata ne katabileceğimizi bulabiliriz.
Gerçek benliğimizi bulmamız cesaret ister.
Çünkü korkarız!
Yakınlarımızın canını sıkmaktan, başarısız olmaktan, bilinmeyenden, yeterince iyi olmadığımızın anlaşılmasından, sevilmemekten, dışlanmaktan duyduğumuz güçlü bir korkudur bu…
Ve kendimiz olma riskini almak yerine, kabul görmek, sevilmek ve onaylanmak için çeşitli stratejiler geliştiririz.
Bazılarımız bunu, kendini unutacak biçimde başkalarının ihtiyaçlarına koşarak yapar.
İnsan, tüketim, madde bağımlılıkları geliştirir.
Korku bazılarımızı, para, şöhret, bir takım unvanlar ve güç sahibi olmaya teşvik eder.
Kimimizse dış görünümüne kafasını takar, beğenilmek için çılgınca çabalar. Süslü kıyafetler, gösterişli bir yaşam tarzı, eksantrik davranışlarla ilgi çekmeye çalışır.
Kendinden kaçan insanların içlerindeki ses ortaktır:
“Lütfen beni fark edin; lütfen beni beğenin."
Bu amaç bir süreliğine gerçekleşse bile, gelen “mutluluk” kısa ömürlü; başkalarının insafına bağlı ve kırılgandır.
Anlamlı bir yaşam maddi şeylerle değil, manevi ihtiyaçlarla ilgilidir.
Anlamlı yaşamak için gereken şey, gerçek ihtiyaçlarımızın bilincine varmaktır.
Gerçek ihtiyaç derken, başkalarıyla nitelikli bağlar kurma, büyüme, öğrenme, bir topluluğun parçası olma, değerli hissetme, sevilme, eğlenme, yaşam üzerinde bir ölçüde kontrol sahibi olma gibi ihtiyaçlarımızı kastediyorum.
Bu liste, hayalini kurduğumuz yerlere seyahat etmeyi, yazabileceğimiz kitapları, yardım etmemiz gereken insanları, yapabilecekken yapamadıklarımızı hayata geçirme çabalarımızı da içerebilir.
Bireysel benliğimizden daha büyük bir şeyin parçası hissetmektir aslolan.
Bir gruba, sosyal veya siyasi harekete katılabilir, bir amaç için mücadele edebilir, kendi gelişimimiz ve başkalarının yararı için emek sarf edebiliriz.
Konfor alanlarımızdan çıkmak bir seçimdir!
Doyumlu bir yaşam sürmek için öğrenmeye, gelişmeye, daha akıllı, daha hoşgörülü, anlayışlı, şefkatli olmaya açık hale gelmeliyiz.
Hastalarımın tedavilerinde, yazı ve kitaplarımda temel aldığım felsefe işte tam da budur.
Öğrenme planımız, sorunlara farkındalık yaratmak için bilincimizi yükseltmeyi; duygusal dirençlerimiz, inkâr, önyargı ve hüsnükuruntularımızla başa çıkmayı kapsamalıdır.
Halen olduğumuzdan daha fazlası haline geldikçe, yalnızca kendimizi iyi hissetmekle kalmaz, doğamızda var olan armağanları paylaşarak başkalarının da refahına katkıda bulunabilir ve yaşamda bir fark yaratabiliriz.