
"BİZİ ÖLDÜREN STRES DEĞİL ONA VERDİĞİMİZ TEPKİDİR"
Doç. Dr. Şafak Nakajima
Yazının başlığında yer verdiğim söz, stresin sağlık üzerindeki etkisini araştıran öncü bilim insanı Dr. Hans Selye'ye ait.
Çok haklı!
Çünkü yaşam koşullarınız, kendinizle ve başkalarıyla olan ilişkileriniz kötü gittiğinde üzülür, korkar, öfkelenirseniz, vücudunuz alarm moduna geçer. Stres yanıtı adını verdiğimiz bir takım fizyolojik değişimler ortaya çıkar.
Bu değişimler uzun süre devam ederse kan basıncınız, kan şekeriniz yükselir, kalp atışlarınız ve nefes düzeniniz bozulur, sindirim sisteminiz altüst olur.
Uyku sorunları yaşarsınız.
Bağışıklığınız zayıfladığından sık hastalanırsınız, yaralarınız zor kapanır.
Alerjik yakınmalarınız, migren, fibromiyalji gibi ağrılarınız artar.
Hormon dengeniz bozulduğu için diyabetten kısırlığa sayısız sağlık sorunuyla karşılaşırsınız.
Yaşlanma süreciniz hızlanır.
Saygın tıp dergisi JAMA’da yayınlanan bir araştırmaya göre, iyi yönetilemeyen stresin etkisiyle, savunma sistemi hücreleriniz kendi bedeninize saldırmaya başlar ve otoimmün hastalıklara yakalanırsınız. Son yıllarda hastalarımda Hashimoto tiroiditi, Tip 2 Diyabet, Multipl Skleroz (MS), Romatoid Artrit, Lupus, Sedef Hastalığı gibi otoimmün hastalıklara giderek artan sıklıkta rastlıyorum.
Yönetilemeyen stres ayrıca, sigara, alkol, madde gibi sağlığınızı riske atan alışkanlıkları tetikler. Bu alışkanlıkların bazıları dikkatinizi ve duygu kontrolünüzü bozarak kazaya, sosyal veya yasal sıkıntılar yaşamanıza yol açabilir.
Mutsuz, yorgun ve isteksiz olursunuz.
Yaşamınız boyunca farklı biçim ve düzeylerde karşınıza çıkacak olan stres ve yol açtığı sağlık sorunlarını, ilaç kullanarak çözümleyemezsiniz.
Yapılması gereken, kapsamlı bir biyopsikososyal muayene ve değerlendirmeden sonra, stresle başa çıkma yollarını öğrenmenizdir.
Bu amaçla geliştirdiğim programda hastalarımın, yaşamlarının stresli alanlarını tanımalarını, algılama, iletişim, sorun çözme becerilerini geliştirmelerini, zihinsel ve bedensel rahatlama metotlarını öğrenmelerini hedefliyorum. Ayrıca ilaç yerine, etkinliği kanıtlanmış psikoakupunktur metodundan yararlanıyorum. Psikoakupunktur tedavisi merkezi sinir sistemi ve plazmada endomorfin, beta endorfin, enkefalin, serotonin ve oksitosin düzeylerini artırarak hastalarımın stresle başa çıkma direncini güçlendiriyor.
Yan etkisi olmayan bütüncül odaklı yaklaşımdan, yalnızca stres yönetiminde değil, psikotik ve majör olmayan depresyon, panik atak ve anksiyete bozukluklarının, psikolojik kökenli bedensel hastalıkların tedavisinde de yaralanmak mümkün.
Huzurlu bir yaşam, her zaman mutlu olacağınız anlamına gelmez. Huzur, hayatın kaçınılmaz kaosunun ortasında sakin bir zihin durumuna erişebilmeniz demektir.