
SINIR ÇİZEMEMEK HASTA EDER!
Doç. Dr. Şafak Nakajima
Fiziksel, duygusal ve zihinsel düzeyde çizdiğimiz sınırlar, bizi başkaları tarafından manipüle edilmekten, kullanılmaktan korur. Sınırlarımız kim olduğumuzu, ne istediğimizi, neye ihtiyacımız olduğunu anlamamıza, tüm bunları başkalarının çıkarları, istek ve ihtiyaçlarından ayırt etmemize yardımcı olur.
Bireyselliğimizi, değerlerimizi, özsaygımızı ve sağlığımızı korumak için sağlıklı sınırlara sahip olmamız gerekir.
Stresle başa çıkmakta zorlanan, kaygı, panik, depresyon ve psikosomatik hastalıklara yakalanan hastalarımın büyük çoğunluğunda, sınır çizme ve bu sınırları koruma sorununa rastlarım. Bir hastam bu sorunu şöyle ifade ediyor:
“Annem, ağabeyim, eşim ve şimdi de çocuklarım… Yıllardır hep başkaları bana nasıl düşünmem, davranmam ve hissetmem gerektiğini söylüyor. Dediklerini yapmazsam suçluluk duyuyorum ama onlara izin verdiğim için kendime de kızıyorum. Bu yaşta hala kim olduğumu bilmiyorum. Kendime ait bir amacım yok. Ruhum sanki kurumuş, donmuş gibi. Bütün zamanım ve enerjim, gerçekten yapmak istediğim şeyler için değil, başkalarının benden beklediklerini yaparak tükeniyor. Hayatın içinde kaybolmuş hissediyorum.”
Sınır çizmekte zorlanan çoğu insan, kendi istek ve ihtiyaçlarını açıkça ifade etmenin, “hayır” demenin bencillik olduğuna, insanları kırıp kendilerinden uzaklaştıracağına inanır. Kaba biri gibi algılanmaktan korkar. Çevresini memnun etmeye çalışırken, kendini adeta parçalar.
Sınır çizme sorunu olan kişiler, bağımlı ilişkilere yatkındır. Kendilerine gösterilen en küçük bir ilgide bile kolayca bağlanır, âşık olurlar. Kendileri için uygun olmayan insanlarla ilişki kurarlar. Karşılarındakini memnun etmek için etik ve ahlaki değerlerini çiğner, göz göre göre maddi ve manevi kayıplar yaşarlar.
Bencil insanları mutlu etmek için çırpınırken çok yorulurlar. Sağlıklarını, güvenliklerini tehlikeye atar, hak etmedikleri saygısızlıklara maruz kalırlar.
Yaşadıkları duygusal, fiziksel, ekonomik veya cinsel şiddeti inkâr eder, çeşitli gerekçeler yaratarak hallerine şükredip boyun eğmeye devam ederler.
Tüm bunlarsa zamanla benliklerini yitirmelerine, kendilerinin değil, başkalarının hayatını yaşıyor gibi hissetmelerine yol açar.
Çoğu zaman çaresiz, umutsuz ve gergindirler.
Bazıları ise sınırları konusunda sorumluluk almak yerine başkalarını suçlamayı seçer ve “kurban” rolüne girer.
Bu rol klinikte rastladığımız zihin-beden sağlık sorunlarının ve tedaviye direncin en temel nedenleri arasındadır. Hastaya sınır çizme bilinci kazandırmadığımız sürece, gerçek iyileşme fevkalade zordur.
Sınır çizmeyi öğrenmenin standart bir reçetesi yoktur. Her hastanın mizacını, kişisel tarihini, içinde bulunduğu koşulları dikkate alarak bir yol geliştirmemiz gerekir.
Sınır çizmede ilk adım olarak önerim, kendinize dair daha fazla şey öğrenmeniz, bu amaçla da kendinize zaman ve alan açmanızdır. Duygularınızı, düşüncelerinizi, inançlarınızı, değerlerinizi ve hayallerinizi yazacağınız bir günlük tutmanız, sınır çizme yolunda iyi bir başlangıç olabilir.
Günlüğünüz, gerçekte kim olduğunuzun farkına varmanıza yardımcı olacaktır.
İlişkilerinizin karşılıklı bağımlı olması ihtimali yüksek olduğundan, sınır çizmede yaşadığınız sorunların yakınlarınız tarafından dile getirilme olasılığı düşükken, saptadığınız gerçeklerin inkâr edilme olasılığı yüksektir.
O nedenle, bakış açınızı daha objektif biçimde değiştirmenize, özgüveninizi geliştirmenize ve özgürleşmenize yardımcı olacak profesyonel bir danışmanlık almanız yararlı olacaktır.
www.safaknakajima.com