
ANKSİYETE, DEPRESYON VE PSİKOSOMATİK HASTALIKLARDA İLAÇSIZ ÇÖZÜM METOTLARI
Doç. Dr. Şafak Nakajima
İnsan, soyut düşünebilen bir varlık olmanın bedelini, depresyon ve anksiyete ile öder.
Geçmişte yaşadığı veya gelecekte yaşayabileceği olumsuz olayları, sanki o an gerçekten yaşıyormuş gibi zihninde canlandırır ve tepki verir.
Geçmişe takılmak depresyona, gelecekle ilgili ürkütücü senaryolar üretmek ise anksiyete yani kaygıya yol açar.
Çok boyutlu klinik tecrübeme dayanarak, bu iki zihin halinin bir paranın iki yüzü gibi olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Depresif bir kişinin kaygılı, kaygılı birinin ise depresif hissetmesi çok yüksek bir olasılıktır.
Sorun maalesef burada kalmaz!
Geçmişe ya da geleceğe takılı olumsuz düşünce seli, beyin ve bedende bir dizi biyokimyasal reaksiyonu tetikleyerek, psikosomatik hastalıklar adını verdiğimiz, migren, huzursuz bağırsak sendromu, fibromiyalji, otoimmün hastalıklar gibi sayısız sağlık sorununa yol açar.
Majör ya da psikotik olmayan hafif ve orta düzeyde depresyon ve kaygı kadar, psikolojik kökenli fiziksel hastalıkların da antidepresan ya da anksiyolitik ilaçlarla tedavisi, çoğu olguda gerçek ve kalıcı bir çözüm sağlamaz. İlaçların yan etkileri ise, başlı başına bir sorundur.
Bireyin donanımlı bir tıp doktoru tarafından biyopsikososyal bütünlüğüyle değerlendirilmesi, varsa öncelikle biyolojik nedenlerin düzletilmesi gerekir. Bu nedenler arasında hormon bozuklukları, vitamin/mineral dengesizlikleri, organik rahatsızlıklar olabilir.
Zihinsel boyutta ise hastanın geçmişine takılıp kalmak yerine, yaşam gücü ve direncini arttıracak nitelikli bir psikososyal eğitim çalışması yapmak, onun mümkün olan en kısa sürede hayata daha etkin bir biçimde katılımını sağlar. Duyguları, düşünceleri, davranışları ve ilişkileri konusunda bilinçlenen bir birey, yaşam boyu kullanabileceği araçlara sahip olur.
Yazdığım yazılar ve kitaplar, hastalarımın ve okurlarımın psikososyal eğitimine yöneliktir.
Batı ve Doğu tıbbının bir sentezi olan, bilimsel etkinliği kanıtlanmış psikoakupunktur yöntemi ise, ilaçsız bir çözüm olarak ya da ilacı bırakma amacıyla yararlandığım etkin bir metottur.
Elbette bireyin iyilik hali, toplumsal iyilikten bağımsız düşünülemez. Ancak, içinde yaşadığımız koşulların yol açtığı sosyoekonomik sorunları, bireysel olarak değiştirme gücümüz olmasa da, sağlığımız üzerinde yarattığı yıkıcı etkileri biyopsikososyal yaklaşımla sınırlandırmamız mümkündür.
Biyopsikososyal tıbba ihtiyacınız olup olmadığını anlamanıza yardımcı olması amacıyla kendinize sorabileceğiniz bazı sorular şunlardır:
Titreme, göğüste sıkışma, çarpıntı, hızlı nefes alma gibi sorunlarım var mı?
Gergin, huzursuz, isteksiz ve yorgun hissediyor, sürekli olumsuz düşünce ve duygular içinde kayboluyor muyum?
Odaklanmakta zorlanıyor muyum?
Uyku, yemek, sindirim düzenim ve cinsel alışkanlıklarımda sıra dışı değişiklikler söz konusu mu?
Açıklanamayan ağrılarım var mı?
Daha sık hastalanıyor muyum?
Zamanımın çoğunu başkalarına kıyasla değersiz hissederek mi geçiriyorum?
Son zamanlarda kendim olmakta zorlanıyor muyum?
Tarafsız olacağına güvenebileceğim bir sırdaşım var mı?
Ailem ve arkadaşlarım benden uzaklaşıyor ya da benim için endişelendiklerini mi söylüyorlar?
Utanmama ve yaşamımda sorunlara yol açan, başkalarından sakladığım bir alışkanlığım var mı?
Son zamanlarda sevdiğim şeylere olan ilgimi kaybettim mi?
www.safaknakajima.com