SİZİN “İKİGAİ”NİZ VAR MI?
Doç. Dr. Şafak Nakajima
Sabahleyin, kahvesini fincanına doldurmakta olan eşime sordum:
“Senin ‘ikigai’in var mı?”
Şaşkınlıkla yüzüme baktı:
“Neyim var mı? İki adamım mı?”
Bu şaşkınlığı yaşaması doğaldı. Eşim, Osmanlı tarihçisi bir Japon.
Biz evde, Türkçe, Japonca ve İngilizceden oluşan kar ma bir dil konuşuruz. Birisinin bir dilde söylediğine, diğeri bir başka dilde ce vap verir ve iletişim kesintiye uğramaz. Bazen de cümlenin içinde üç farklı dilden sözcük geçer ama bu bizim için oldukça sıradan bir durumdur. Ve nadiren iletişim kazalarına yol açar; “ikigai’in var mı?” sorusunda olduğu gibi. Eşim, “ikigai” sözcüğünün, “iki” hecesini Türkçede ki anlamıyla 2 sayısı olarak, “gai” hecesini ise İngilizce deki “guy” yani “adam” olarak anladığı için soruyu “iki adamın var mı?” şeklinde yorumlayıp anlam verememişti, haklı olarak.
Gülme krizim bittikten sonra ona, “ikigai” sözcüğünü, Japonca anlamıyla kullandığımı söyledim.
Eşime geldi bu kez gülme sırası:
“Hmm, ‘Yaşamın Amacı’ demek istedin. Biz buna, ‘sa bah uyanmak için bir sebebin olması deriz.”
“Evet dedim.”
“Elbette var. ‘İkigai’sız yaşam olur mu?” diye cevap verdi.
Bir Japon için imkânsız görünse de, ikigai’sız yaşam olabilir.
Yaşamı kendi haline bırakıp da gereken özeni göstermeyince amaçsız, nedensiz yaşamaya başlarız.
Ruhlarımız, terk edilmiş bağlara, bahçelere dönüşür.
Her yanı yabani otlar sarar.
Mahzun yüreklerimizde, hüzünlü hayaletler dolaşmaya başlar.
Buna, doktorlar “depresyon” der.
Issız gönül bağımıza konan baykuşlar; korku salar kalplerimize.
Doktorlar bu korkuya, “endişe” der, “anksiyete” der; “panik” der.
Aslında doktorların da büyük çoğunluğu, gönül bahçe lerine nasıl bakılacağını bilmez.
İlaç verirler “şifa niyetine”.
Beynimiz yavaşlar.
Duygularımız körleşir.
Bağın bahçenin bakımını hepten yapamaz hale geliriz. Oysa ihtiyacımız, “ikigai”dir.
“İkigai” sahibi olmak, yaşamaya değer bir hayatın ol ması demektir.
Sabah uyanmak için bir amaç bulmak isteyen insan, önce buna karar vermeli, sonra da hayatını özenle ele alıp içinde boy atmış yaban otlarını tek tek ayıklayarak işe baş lamalıdır.
Ancak ondan sonra yaşamını bir gülistana dönüştü rebilir. Yaban otlarını temizlemek, ciddi bir iç sorgulama demektir. Cesaret gerektirir.
Bulunan amacın yeşerip boy atması ise yaşam boyu sü recek bir emek…
Kimi insan için ikigai,
“paylaşmak ve yardımlaşmak” anlamına gelir. Yakınlarına, tanıdık ve tanımadık ihtiyaç sahiplerine elini ve yüreğini uzatmaktır.
Kendinize sorun:
- En çok yardım etmek istediğim; sevgimi, ilgimi, bilgimi, maddi kaynaklarımı paylaştığım insanlar kimler?
- Bunu hakkıyla yapıyor muyum?
- Benim tutumum, dünyada neyi daha farklı kılıyor? • Daha iyisi için başka neler yapmam gerekiyor?
Bazılarımız için, “gönlümüzce bir şeyleri yapmaktır” yaşama amaç kazandıran şey.
Kitap okumak, siyasetle ilgilenmek, çevre sorunları na çözümler geliştirmek, spor yapmak, dans etmek, yeni şeyler öğrenmek, öğretmek, el sanatları veya müzikle uğ raşmak gibi; para kazanmak için değil sadece yapmaktan mutluluk duyduğumuz için bir şeyler yapmaktır.
Eğer ne yapmanız gerektiği konusunda kafanız karışık sa, kendinize şu soruları sorabilirsiniz:
- Ne hakkında okumak, öğrenmek ve konuşmak beni mutlu ediyor?
- Ne tür aktiviteler beni heyecanlandırıyor ve enerji mi artırıyor?
- Karşılığında para almasam da, hiç yorulup sıkılma dan zaman ayırabileceğim uğraşı nedir?
Kimimiz içinse ikigai yolu, “gerçek ben”
olmaktan geçer. Karakterimizi tanımak,
gerçek özümüzü bulmaktan.
Çoğu insan için bu durum, gerçekleşmesi olanaksız bir düş gibidir.
Ailenin, toplumun, sosyoekonomik durumumuzun et kisiyle yıllar içinde, kendi gerçekliğimizden çok farklı kim likler geliştiririz.
Meslek yaşamımda, muazzam ritim duygusuna sahip olup aslında baterist olmak isteyen doktor; pastacılık yap mak isteyen öğretmen; kadın haklarını temsil eden bir hu kukçu olmanın hayallerini kuran ev kadınlarına rastladım, hem de sayısız kereler…
Kendimize soralım:
- Kişiliğim nasıl? Telaşlı mı, sakin mi? Özenli mi, ka yıtsız mı? İçe mi dönüğüm yoksa dışa mı dönük? • Gerçek kişiliğim, yaptığım işle uyumlu mu?
- Hangi yeteneğimin bastırıldığını düşünüyorum?
- 15 yaşına geri dönebilsem, neyi farklı yapardım?
- Nerede kendimi, kendim gibi değil de rol yapan bir oyuncu gibi hissediyorum?
- Kendim gibi olabilmek için neler yapmalıyım?
Eğer isterseniz, yukarıdaki açıklamalar ve sorular yar dımıyla, kendi yaşam amacınızı bulma yolculuğuna hemen şimdi çıkabilirsiniz!
Araştırmalar, yaşam amacı olanların, savunma sistem lerinin daha iyi çalıştığını, daha az hastalandıklarını, daha uzun yaşadıklarını ve kendilerini daha mutlu hissettiklerini ortaya koyuyor.
Zaman, ikigai sahibi olma zamanı!
“Tüm Hakları Saklıdır”